18 Mayıs 2010 Salı

kuzgun


Geceden de sessiz sokakta yürüyorum, lambalara bakıyorum sokağı aydınlatan,

ama her baktığımda ışıklarını emiyorum, kayboluyor ışık bile benim karanlığımda

bir şarkı mırıldanıyorum içimden eskiden aklımda kalan;

" boynum dik sevgilim boynum dik , boynum dik sevgilim lambaların eğik"

sonra bir karartı geçti ışığın arkasından ve lambaya yerleşti, benden daha karanlık bir varmıydı?

ürktüm zamanında adger allen poe nun ürkütüğü gibi, ben de sordum sorumu ona ve cevap

verdi;

"hiç bir zaman" dedi

neydi bu kuzgunu bana çeken, ateşten gözleriyle beni süzmesini isteyen

sordum tekrar ölüye benzeyen antik kuzguna "benim karanlığımı aydınlatacak bir ışık varmı"

cevap verdi kulak yırtan sesiyle,

"hiç bir zaman"

27 Nisan 2010 Salı

sesini beklerken


Şimdi kumsalda bana okuduğun satırları düşünüyorum, o an sadece sesini dinlemiştim kelimeler

kendi yer almıştı beynimde. Beni ayakta tutan her sabah kelimelerin birini hatırlamaktı ve her

akşam mısraları tamamlamak,

Sonunda tamamladım tüm mısraları, beni ayakta tutan kelimeler mısraları tamalayınca artık

ayakta duramaz oldum ve önünde diz çöktüm, ve güneşin batıp gecenin gelmesini bekliyorum.

Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
biz dönünceye dek siz parıldayın diye.
gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
utandırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı.
gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte
gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.’

Bana romeo’mu ver; sonra öldüğünde
al da küçük yıldızlara böl onu;
onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki,
bütün dünya gönül verip geceye,
tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe…

12 Nisan 2010 Pazartesi

kızıl gecenin güneşi


sigaranın dumanı gözümden akıp geçiyor, sanki sis daha bir kalın gözüküyor şimdi.

sis iki dağ arasından vadiye akarken sanki boğazı gördüm karşımda, belki son kez bir gözüktü bana


duydunmu şimşeğin sesini, gördünmü bulutta yansımasını ?

hani sormuştun kalp kırıldığında nasıl bir ses çıkar diye, bende sana diyorum şimdi ne sesi vardır

nede ışığı şimşek gibi , kalbe geceyi vermişlerdir kırıldığında saklasın kendini karnlıkta ve

sessizlikte...

8 Nisan 2010 Perşembe

zamandan önce



Seni bana hatırlacak bir kelime bilmezdim, zaten bilsem, kendime bile söylemez beynimdeki seni değiştirmezdim.

Kelimeler olmadan yaşardım, yazmaz sadece bakar, duymaz sadece düşünürdüm.

Sana geleceğimi söylediğim günden sonra konuşmadım da zaten, yanına gelemiyeceğimi bilsen bile

bekledin benim ateşte yürümemi, oraya gelmemi,

ama olmadı ateşten geçsemde içimdeki kor

benden geçmedi...

3 Ocak 2010 Pazar

Yine gözüme ışık giriyo...
Yine sabah oldu, perdeleri değiştirmem lazım veya güneşi doğudan batırmalıyım. Güneşi çevirmek daha kolay gibi duruyo, ne zorum varsa. Gecenin de bana ne zoru varsa her seferinde gündüze dönüşmese. Bir gün bitti daha demesem bitmeyen gecelerimde, bir ışık yaksam sadece kendi karanlığıma dünya kalsa zifir gecede. Sonunda lanet okuyarak kalkmasam şu yataktan.

Aynada ki bu surat ne kadar değişti zamanla, gözlerim yerinde uzayın karanlık boşluğu saçlarımda ise yıldızlar kaldı geriye, ne zaman yaşlandım sanki asırlar geçmiş gibi izler bırakmış yüzümde ama sadece dün sabahmış gibi zihnimde. Lanet haplarım nerde yine baş ağrım başladı, şunları sakız şeklinde yapsalar ya bütün gün çiğnesem hiç yoktan bi etkisi olurdu. Kulaklarımdaki çınlamada nerden çıktı şimdi!

-Eğilllll
-başınızı olduğunuz yerden kaldırmayın
-lanet olsun sağa kayın sağa kayın
-neye bakıyorsun kafanı o çantanın arkasından çıkarma dedim sana
-oğuzzz sola dikkat et gün ışıdı şimdi sırasıdır
oğuz - yaaattt
- lanet olsun
oğuz - hareket etme, seni alıcam çıkıcaz burdan
oğuz - mağra ağzını vurun indirin şunları çıkıyoruz burdan

Kışın lanet su bi kere olsun ısınmazmı, sonunda kalbim duracak bi gün duşta, buna güne zinde başlamak deniyosa ben bu haftaya yetecek zindeliği aldım galiba. Hadi artık üşenmeyi bırakta yürümeye başla, doktorun dediklerini unutma her gün 10.000 adım.
Bu serseriler başka yer bulamazlarmı hep benim merdivenlerime oturmak zorundalarmı. Bıraktıkları pislikleri temizliyorum bunlar için yaşlıyım artık. Havada ki sis dağılmış ama koku hiç gitmiyor, şehri ne hale getirdik yüzümüzde maske olmadan artık nefes bile alamıyoruz. Aynı serseriler şimdide sokağın başındalar ve orayı pisletiyorlar benim evim, benim sokağım, ara sokaklarda çocukları birer keşe sonra da kendileri gibi serseriye çeviriyorlar. Polisler caddeyi kapamış ama sokaklara giremiyor, eskiden bir polis elinde copla elli kişiyi kovalardı. Ne değişti de silahla kendi işini görür bizde polisten korunmak zorunda kaldık? Kafamı kaldırmadan yürümeye devam etmeliyim.

İlaçlarımı aldımmı? Geçmiş otuz sekiz yılı günü gününe hatırlıyorum ama sabah ilaçlarımı içtim mi onu hatırlamıyorum, ne biçim bi hafızam varsa. Keşke geçmişide aynı şekilde hatırlamasam.

- güneş gözüme geliyor

- evlat! sakin ol seni hastaneye götürüyoruz iyileşiceksin.

- ben iyiyim sadece güneşi söndürsen bana yeter.
- beni geri götürün, birliğim nerede oraya bırakın beni

- gideceğin bir yer kalmadı evlat sizden arta kalanlar toplandı ve geri gidiyorsunuz
- sizi kırmayı başardılar zamanında yetişemedik
- şimdi uyumaya çalış başka bişey düşünme.

Evden çıkalı baya oldu, maskem yırtıldı ama nefes alabiliyorum artık. Hava ya düzeldi ya da ciğerlerim artık oksijen solumayı bıraktı, hangisi olursa olsun kendimi daha iyi hissediyorum, sanki geçmişten gelmiş ve bu bedene yerleşmiş bir enerjim var. Bu gün güneş tutulması olucaktı karanlık olmadan eve dönsem iyi olacak yoksa kısa karanlıkta bile buraları güvenli olmaz.
Serseriler yine merdivenlerimde oturuyor,

- Heeyy! kalkın ordan, pisliklerinizide alın gidin burdan
- bir dahada gelmeyin buraya

Lanet serseriler sokağın başında toplanmaya başladılar. Gece bunlarla karşılaşmasam iyi olur, veya karşılaşsam ne fark edicekki ne onlar gerçekten yaşıyor nede ben. Onlar sadece günü ben ise sadece geçmişi yaşıyorum. Aramızda kimsenin geleceği yaşıyacağı yoktu, belkide bizler yok olursak insanlar geleceklerini yaşıyabilirdi artık.
Eski dostum hala buradasın. İkimizde birbirimiz unutsakta el silahı, silah sahibinin elini hatırlar. Güneş tutulması başladı, artık gecemi istediğim gibi yaşamaya başlayabilirim. Sokağın başından bana doğru geliyorlar, şimdide sadece cehenneme doğru düşüyorlar.
Yenileri geliyor, bunlarda onları koruyan polisler hızlı olmalıyım. Şimdi cehennemde yalnız değilsiniz, artık durmak için bir sebep kalmadı hiç yoktan bu sefer başladığım işi bitirmeliyim.

Geriye hiç bir şey kalmamalı.....